COVİD-19 Ofisler İçin Sonun Başlangıcı Mı?

Seray TUNÇ
4 min readMar 5, 2021

--

Hepimizin bildiği üzere hayatımızı tamamen etkileyen, 2019 yılının son haftalarında Çin’de ortaya çıkan ve kısa sürede Dünya’yı etkisi altına alan COVID-19 salgını nedeniyle küresel bir pandemi ilan edildi. Pek çok ülke gibi Türkiye’de çeşitli önlemler alarak virüse karşı korunmaya çalışıyor. Aşılanmaların ise gün geçtikçe katlanarak artması da eski sosyal hayatımıza dönebileceğimize olan umudumuza bir ışık tuttu.

Salgın nedeniyle alınan önlemlerin en çok etkilediği alan ise çalışma hayatı oldu. Alınan bu otokratik karar doğrultusunda tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de farklı sektörlerden yüz binlerce kişi artık evden çalışma yöntemi ile çalışmalarına devam etmek zorunda kaldı. İlk başta şirketler zorunluluktan çalışanlarını ‘eve yollarken’ bunun verimlilik üzerinde nasıl bir etkisi olacağı tam olarak bilinmiyordu. Ancak geçtiğimiz 1 yılda birçok şirket uzaktan çalışmanın olumsuzdan çok olumlu yanları olduğu kanaatine vardı. Yapılan araştırmalar neticesinde, salgın sonrasında evden çalışmanın yararlarını gören dünya devi şirketler arasında yer alan Microsoft, PSA, Google, Facebook, Twitter gibi şirketler kalıcı olarak evden çalışmaya geçme kararı aldıklarını duyurmuşlardır. Ülkemizde ise ilk adımı 35 bin ofis çalışanı bulunan Koç Holding uzaktan çalışmayı kalıcı hale getireceğini duyurmuştur. Ancak evden çalışmayı faydalı bulanlar olduğu kadar, bir an önce ofis hayatına dönmek için gün sayan çalışanlarda mevcut.

Evden çalışma süreci başladıktan sonra çalışanlar eskiden trafikte kaybettikleri zamanın şimdi kendilerine kalması, verimlilik, üretkenlik, farklı iletişim kanallarını kullanabilme ve giderlerde azalma gibi kazanımlar elde ettiklerini belirtmektedirler. İstanbul’da her gün yüz binlerce kişi gününün ortalama 1–2 saatini evi ile işi arasında seyahat ederken harcıyordu, evden çalışmaya geçtikten sonra ise çalışanlar yolda geçirdikleri süreyi dinlenmeye, ailelerine ve kişisel gelişimlerine harcama imkanı buldu. Gün içerisinde evlerinde çalışırken rahat kıyafetlerini giyen ve en önemlisi mobbing saldırısı altında kalmayan çalışanların verimliliğinde artış gözlemlendiği de aşikar.

Geçmişte Ankara’da yapılması planlanan bir toplantı için farklı şehirlerden gelmesi gereken çalışanlar artık online toplantılar gerçekleştirirken hem farklı alternatif iletişim kanallarını kullanabiliyor hem de şirketler yüksek ofis giderleri, ulaşım maliyetleri gibi gider kalemlerinden tasarruf imkanı sağlayabiliyor. Çalışanların aynı ortamda bulunmaması işletme içinde rastlayabileceğimiz çatışmaların önüne geçiyor ve yaşanabilecek olası bir çatışmada idarecilerin çatışma yönetimini kolaylaştırıyor. Evden çalışma yöntemine geçilmesi ile birlikte toplu halde bulunduğumuz kalabalık ofisler, ofise giderken kullandığımız toplu taşıma ve benzeri sosyal mesafenin uygulanması zor olan alanlardan kendimizi kolaylıkla izole etme imkanımız da oldu. Yapılan bu değişiklik virüsün yayılması ile oluşabilecek sağlık sorunları, can kayıpları vb. durumlara karşı alınmış proaktif bir yaklaşım örneği olarak sonsuza kadar hafızalarda yerini koruyacak.

Evden çalışma bazı çalışanlar için tercih sebebi ve verim artıran bir yöntem alarak gözlemlenirken bazı çalışanların çalışma tarzlarına uygun olmayabiliyor. Artık evden çalışma yöntemine geçen çalışanlarla, yeni çalışma şekli hakkında konuştuğumuzda onları bekleyen bazı tehlikelerden söz ediyorlar. Altyapı eksikliği, kontrol olanaklarının kısıtlılığı, iletişim yetersizliği, motivasyon kaybı, adaptasyon problemi, liyakatsizlik ve fırsat eşitsizliği gibi sorunlar çalışanların başlıca sorunları olarak öne çıkmakta. Beklenmedik bir anda hayatımızın merkezine yerleşen salgın yüzünden ofislerin kapanması ile evden çalışmaya başlandı. Gerekli altyapı çalışmalarını tamamlayamayan işletmeler ciddi teknik aksaklıklar ile karşılaştı. Bu aksaklıklar verimsizliğe sebep oldu. Zaman ve maddiyat gibi kayıplara yol açtı. Yöneticiler ve çalışanlar evlerinden çalışırken kontrol mekanizmasının dişlilerinde de sorunlar baş göstermeye başladı. Bazı çalışanlar mesai saatleri gibi hususlarda disiplinsizlik gösterdi ve kontrol mekanizmasının başlangıçta bunları önlemekte yetersiz kaldığı görüldü. Bir diğer olumsuzluk, adaptasyonda zorlanma ve motivasyon kaybı oldu. 8–12 yıl boyunca insanların üzerinde yapılan Hawthorne çalışmaları; insanoğlunun sosyal bir varlık olduğunu, insanın grup içerisinde çalıştığı zaman daha verimli ve performansının daha yüksek olduğunu gösterdi.

Ancak içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin 1. ve 2. koşulunu gerçekleştirebilmek için sosyal ihtiyaçlarımızı gerçekleştiremiyoruz. Bu durum bizlere Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin koşuldan koşula, durumdan duruma, varolan mevcut dışsal çevreye göre değişkenlik gösterebileceğini anlatmaktadır.

İşe alım süreçlerinde mülakat vb. uygulamaların online görüşmeler şeklinde gerçekleştiriliyor. İlerleyen süreçte durumun suistimal edilmesi ve liyakatsiz nepotizm örneklerinin gelecekte bizleri karşılaması şu anda süpriz bir durum olarak görünmüyor. Bugünlerde evden çalışmanın faydalı olduğunu düşünen ve kesinlikle faydasız olduğunu düşünen iki farklı cephe oluşmuş durumda. İşletmelerin her iki farklı düşünceye sahip çalışanları ile online bir toplantıda bir araya gelip, çalışanlarını kooptasyon sürecinin bir parçası haline getirerek yeni alternatifler üretip bulunduğumuz süreçte kurum ve çalışanların kaybını minimize etmesi gerekmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı verilerden yola çıkarak yorum yapacak olursak eğer uzunca bir süre daha, belki de hiçbir zaman eski yaşantımıza dönemeyecek ve evden çalışmaya devam edeceğiz. O gün herkes Levent’te, Uzunçayır’da, Mecidiyeköy’de, Zincirlikuyu’da çalıştığı plazanın terasında arkadaşlarıyla son filtre kahvesini içti ama hiçbiri bunun birlikte içtikleri son kahve olduğunu bilmiyordu…

Sevgiler,

Ş.Seray TUNÇ

--

--

Seray TUNÇ

İçindekileri yazıya dökebilmeye çalışan bir insanım